12 Nisan 2012 Perşembe

Kırmızı bir kutun vardır...
İçinde geçmişine ait hatıralar, ufak tefek parçalar saklarsın. Onları ömür boyu saklayacağını, hep yanında taşıyacağını düşünürsün.
...ama gün gelir taşıyamazsın, yorulmuşsundur artık, ağır gelmeye başmalıştır.
Küçüktürler ama ağırdırlar...
Bir çöp kutusunun yanına bırakılma zamanı gelmiştir artık. Belkide küçük bir çingene çocuğunun eline geçer, ona bırakılmış bir armağan olarak düşünür ve hatıralarımın taşıyıcısı olur..
Funda Karataş
 12.04.2012

9 Nisan 2012 Pazartesi

Esma Redzepova - Gelem Gelem (Djelem Djelem)

 .. çocukluğumdan beri içimde tarifi belirsiz çingenelere karşı bir sevgi var. yaşam tarzlarına hayranlığım..
sanatları, müzikleri, dansları, yolları, hatıraları...  paylaşmış olduğum "gelem gelem" şarkısında gözlerimi kapadığımda at arabalarının üzerinde onlarla beraber göç edebiliyorum.. üzerimde kat kat fırfırları olan çiçekli elbiseler. rengarenk takılar..




Şarkının hikayesi: Çingene şarkılarının çoğunluğunda olduğu gibi bu da bir yol şarkısı. Göç, çingenelerin hayatının ayrılmaz parçası. 8 nisan 1971 yılında Londra'da bir dünya çingene kurultayı toplanır. Orada bir bayrak saptanır.Bayrağın renkleri, yeşil çimen, mavi gökyüzü, kırmızı tekerlek; çingenelerin yaşımını anlatan bayrak bugün uluslararası kullanıma girmiş durumda. Kırmızı tekerlek hem göçü, hem ateşi, hem ilerlemeyi simgeliyor.
Bu şarkı da o kongrede çingenelerin milli marşı olarak kabul edilir. Tek başına bu bile çingenelerin hüzün ile coşkuyu nasıl harmaladıklarının kanıtı. Dünya üzerindeki tüm çingeneler bu parçayı bilir denir. İkinci dünya savaşında toplama kamplarında yakılırken de bu parçayı söylemişler. Kongre bir karar daha alır; farklı dillerde farklı söylenen çingene, zingara, çigan, gitano, giofog, atzinganoi gibi daha onlarcası bulunan kelime yerine "roman" denmesini ister. O nedenle de artık dünyada kabul edilen ve her dilde söylenebilen Roman geçerli. "Djelem"in ya da "Gelem/Delem/Celem"in kelime anlamı "gitmek, göçmek, yürümek". Sözlerinin orijinali --kendi dillerinde- şöyle; Celem, celem, lungone dromensa Maladilem bakhtale Romensa A Romale katar tumen aven E tsarensa bahktale dromensa? A Romale, A Chavale Vi man sas ek bari familiya, Murdadas la e kali legiya Aven mansa sa lumniake Roma, Kai putaile e Romane droma Ake vriama, usti Rom akana, Men khutasa misto kai kerasa A Romale, A Chavale

İngilizcesinden aşağı yukarı/mealen şöyle çevirilebilir; Gittim, gittim (göçtüm, göçtüm) uzun yollar boyunca Mutlu Romanlara bile rastgeldim ömrümde Ey Roman nereden gelirsin çadırınla Mutluluğa giden bu yolda ne ararsın? Oy romanım, oy kardeşim Bir zamanlar büyük bir aileydik Black Legion* (kali legiya) onları yok etti Dünyanın tüm Romanları gelin birleşelim Bütün yollar Romanların, bütün yollar artık bize açık Şimdi yükselmek, doğmak zamanı Şimdi harekete geçersek bizim zamanımız Oy romanım oy kardeşim.

19 Mart 2012 Pazartesi

Radiohead - Nice Dream

 
avuç dolusu küçük hayaller

..evet hiç biride yapılması, gerçekleştirilmesi zor hayaller değil. Sadece birazcık cesaret isteyen hayaller.
 Şuan elimde avucumda beni tatmin eden hiçbirşeyin olmamasının sebebi cesaretimin hep kırık olmasından kaynaklanıyor.
Biraz kararlı ve cesaretli adım atmam durumunda hayallerim hareketlenmeye başlayabilir aslında. 

sadece biraz cesaret.
..belki gün gelir boyalar tekrardan sulanır, fırçaların küçük ve özel dokunuşlarıyla zihnimdeki düşler can bulur.
 Funda Karataş
19.03.2012

27 Şubat 2012 Pazartesi

..uzun bir aradan sonra kalemi, silgiyi, defteri, kitabı alıp ders başına oturmam zihnimdeki karakterlerin çirkinleşmesine sebep oldu!

Zihnimde ki karakter  her an ağızını kocaman açıp,  bir lokmada yutacakmışda, yemek borusundan hızla midesine indirecekmiş gibi.  Daha sonra da içerideki organlarla bir olup,
 "-derssss çalışşşş!!
 -yoksa bir bok olamayacaaaksssıınnnnn"
laflarıyla saldıracakmış ve bir ağız olup  vicdan azabı çektireceklermiş gibi bir hisse kapılmama sebep oldu!

..bir canavarın midesinde organların baskısına maruz kalacağıma..

Neyse gideyim biraz ders çalışayım..

Funda Karataş
27.02.2012

18 Şubat 2012 Cumartesi

Baba ben büyüdüm!

...evin küçüğü olmak çok zor arkadaş.

 Anne ve baba oturuyorlar ve çocuk yapma kararı alıyorlar sonrasında evet dünyaya el bebek gül bebek sevebilecekleri bir yavru  getirmiş oluyorlar ama zamanla ayak işlerini yaptırcak birisinede ihtiyaç duyuyorlar. Bir tane yavruları var fakat o ilk gözağrıları iş güç yaptıramazlar, kıyamazlar çünkü.. Anne ve baba tekrardan oturuyorlar ve düşünüyorlar getir götür, almalı taşımalı işleri yaptırabileceğimiz bir yavru daha mı dünyaya getirsek diyorlar. evet  bir yavru daha dünyaya getiriyorlar ve küçüklükten eğitmeye başlıyorlar.
 Küçük ekmek al gel, küçük gazete al gel, küçük su getir, küçük onu getir, bunu getir. küçük geh geh kızım geh... Otur kızım!!

... işin kötü yanı ilk evlatta anne babadan görerek birşeyler istemeye başlar evin büyükleri fazlasıyla küçüğe yüklenmektedir.

küçük ne yapmalı!!!

Hayır, Halil Sezai dinlemiyorum.. Bunu yazarken dinmeyi çok istedim ama kendimi tuttum, büyüdüm çünkü  evet evde hala küçüğüm ama büyüdüm yahuuu! Kendimi tutabilirim...

-Baba ben büyüdüm!
-Biliyorum kızım hohoho onun için ağır paketler sende ya!!!
 Funda Karatas

23 Ocak 2012 Pazartesi

..23:32

şuan her dakikada bir saate bakıp lanet olsun biraz daha yavaş olamazmısın diye içten içe isyan ediyorum.

birazdan uyumam gerekecek ve sabahınada uyanıp sokaklarda koşturmam gerekecek. neye koştuğumu bilmeden nasıl bir günün beni beklediğini bilmeden koşucam..

pazar günleri biraz daha uzun olamazmıydı.

17 Ocak 2012 Salı

..gunden kesıtler

.. günden kesitler

aynı yolda gide gele sıkılmış olmalı artık eshot şoförü. trafiğin karıştığı bir anda
 "-psikolojim bozuldu!! İlerleyin beee!" diye isyan ediverdi bir anda.

... sanki o trafikten sıyrılabilse yolunu bambaşka bir yöne çevirip hızla ilerliyecekti. aynı güzargahta aynı sokaklardan geçmekten, aynı insanları ve aynı binaları görmekten sıkılmış gibiydi.

..belki birgün bir çılgınlık yapar ve yolunu değiştirir. hergün defalarda geçtiği sokaklardan hızla uzaklaşır, bamabaşka evlerin ve bambaşka insanların olduğu yerlere doğru yol alır. güneşin daha parlak olduğu, isanların daha mutlu olabileceği bir şehre doğru..
 belki de..
.. kırmızı evler yemyeşil ağaçlar görürüz  :)
 Funda Karataş

Yer - Güzergah  : 121 - Bostanlı-Atakent(Ev)
Tarih                  :16.01.2012

5 Ocak 2012 Perşembe

..sisko bey amca

.. eve dönüyorum arabanın içi tıklım tıklım dolu.
haftanın yorgunluğunun üzerine birer ikişer soğuk bira içen isanların eve dönüş zamanı. duraklarda durdukça kalabalıklaşıyor arabanın içi. dışarısı soğuk içerisi ise nefes alıp veren insanlarla dolu ve arabanın camları buğu içinde. dışarıyı izlemek zorlaşıyor. şöyle teker teker insanlara bakarken, yaşlı göbekli bir adam! isanları ite kaka bana doğru yaklaşıyor.
..neden  bana bakıyor ki!
..geldi  oturdu yanıma. ister istemez tedirgin etti. elimle camın buğusunu sildim dışarıyı izlemek istedim. hafif eğilerek biraz camı açma durumunda buğuların yok olacağını söyledi. kelimeler ağzında top şeklini alıyordu sanki. söylediklerini anlamak biraz zordu. hafif yaklaşmasıyla benim bira kokum onun rakı kokusu bi anda çarpıştı sanki.
.. camı açtım temiz hava içeriye dolmaya başladı. bütün camlar kapalı olduğundan oldukca havasızdı içersi. şişko bey amca ağzında yine birşeyler yuvarlamaya başladı,
- hava o kadar da soğuk değil.
- kış geldi ya insanlar rol yapıyor! baksana şunlara montlarını giymişler atkılarını sarıp sarmalamışlar. kış ya öyle olmalı ya nasılda rollerine bürünmüşler.

Aslında gerçekten dışarıda aşırı bir soğuk yoktu ama herkes kışlık kostümlerini giymiş tir tir titriyordu.. şişko bey amcanin kanında içmiş olduğu rakı ise alev topu gibi ilerliyordu.

19.12.2010
Funda Karataş
..küçümen defterimi buldum. tanımadığım bi çok insan hakkında birşeyler yazmışım.