..bu gece yaptığım tek şey kağıtları buruşturup atmak oldu!! oysa ki benimde söyleceklerim var!!
30 Aralık 2010 Perşembe
14 Aralık 2010 Salı
4 Aralık 2010 Cumartesi
...özel sevinç annem
...özel sevinç annem
2008 yılında farklı bir dünyanın içine girdim.. Yeni bir aile edindim.. Zorlukların, mutlulukların başarının tadını ilk Özel Sevinç Annem evinde tattım..Zaman geçti ve hayatlarında bir köşe edinebildim ve Engellilerin hayatlarına dahil oldum. Yeni iş arkadaşlarım oldu.. Endişeleniyordum merak ediyordum yapıcaklarımı.. Sorular vardı kafamda üstesinden gelebilecekmiydim. Bir adım attım ve şeffaf duvardan içeri girdim.. Herşey daha gerçekti paylaşılanlar, sevgiler, gülüşler..
Yapmam gereken, iş arkadaşlarım ve çocuklarımızla birlik olup engelleri yıkmak insanların onlara karşı olan insan dışı varlık bakışlarından arındırmaktı.. Birlik içinde el ele yaşayabileceğimiz bir dünya oluşturmaktı. Bu dünyayı oluşturmak o kadar da zor değil.. Gerçekten zor değil yapılması gereken sadece paylaşmak.. herşeyi paylaşmak tüm gerçekliğiyle ve saflığıyla sevgimizi, bilgimizi tüm sıcaklğıımızı.. Elimden geldiğince tüm bilgimi ve sevgimi paylaştım..Birşeyler kazandırabildiğimi gördükçe güçlendim.. Sevinç Annemde büyüdüm ben.. Yeni ailemin yanında farkına vardım tüm gerçeklerin..Kaliteli eğitim sistemini burada öğrendim.
Şuan birşeyler biliyorsam, birşeyler yaratabiliyorsam.. sizlerden öğrendim özel sevinç annem ve çocuklarım..
Funda Karataş
03.12.2010
2 Aralık 2010 Perşembe
...biraz yürüyelim mi!
.. biraz yürüyelim mi!
Duyuyor musun baba şu koca çınarın dallarından savrulan kurumuş yaprakların çığlıklarını..
Canı çok yanıyor mudur baba!
Rüzgar çok şiddetli baba elimi tut bırakma.. Rüzgarın beni savurmasına izin verme baba..
Görüyor musun baba insanlar yere yığılmış yaprakların üzerlerinde nasıl yürüyorlar.. Çıkan sesleri, çığlıkları duymuyorlar mı baba?
Yere düşmeme izin verme baba.. Beni ezmelerine izin verme..
Duyuyor musun baba şu koca çınarın dallarından savrulan kurumuş yaprakların çığlıklarını..
Canı çok yanıyor mudur baba!
Rüzgar çok şiddetli baba elimi tut bırakma.. Rüzgarın beni savurmasına izin verme baba..
Görüyor musun baba insanlar yere yığılmış yaprakların üzerlerinde nasıl yürüyorlar.. Çıkan sesleri, çığlıkları duymuyorlar mı baba?
Yere düşmeme izin verme baba.. Beni ezmelerine izin verme..
Funda Karatas
02.12.2010
27 Kasım 2010 Cumartesi
...gecemin kırmızı ışığı
gecemin kırmızı ışığı...
..perdemi araladım güneş batarken gökyüzünü kaplayan kırmızı ışığı doldurdum odama.. ördüğüm duvarları yıktım bu gece.. yayılan ışık kadar taş eksilttim beynimden.. savurdum tüm korkularımı.. bir kaç adım daha atabilmek için.
Funda Karatas
27/11/2010
7 Kasım 2010 Pazar
..çingene kadın
..çingene kadın
Israrla fal bakmak için yanıma oturan çingene kadın..
..elimi tuttu! elleri o kadar serttiki. tırnaklarında ise yarısı çıkmış kırmızı boyalar. parmağını ince damarlarmın ve el çizgilerimin üzerinde gezdirmeye başladı.. elimin içinde yollar çizdi ve beni o yollarda yürütmeye başladı. merak ettim o yalan yolda ilerlerken bana anlatcaklarını.. gerçek olamazmıydı o yollar ve orada gördüklerim, duyduklarım..
..direnebilirdim ama direnmek istemedim elimi teslim ettim yolumu oluştursun istedim.. söyleyeceği renkli yalanları duymak hepsine inanmak istedim..
..birşeyleri gerçekten hissedip söylüyor olamazlar mı..
06.11.2010
Funda Karataş
07.11.2010
29 Ekim 2010 Cuma
...kör balıkçı
Gecenin parlak, göz alıcı ışığında bir balıkçı.. savurduğu oltanın ucundaki ateş böceği misali parlayan fosforlu ışığı göremeyecek kadar kör bir balıkçı… oltasının ucuna ilişen tüm balıkları kaçıracak kadar kör.. yalnız..
Funda Karataş
29.10.2010
Fotoğraf;Oktay Tufan
27 Ekim 2010 Çarşamba
.. oyun arkadaşım
…oyun arkadaşım

O benim tebessümüm, ben onun tebessümü oluyorum.. bir birimize dayanma gücü veriyoruz..
Evin içinde usanmadan penguen yürüyüşü yaptırıp.. bunun üzerine ısrarlarımıza dayanamayıp dizlerinde takla attırırdı.. biraz dinlenmek için koltuğa yığılmışken tepesine çıkıp “hadi baba omuzlarına al” diyen küçük kızını, oyun arkadaşını kırmazdı..
Oyun oynarken düşüp biyerimi incittiğimde dayanamazdı.. dizlerimin kanı durmadıkça onunda içinin acısı durmazdı.. hasta olduğumda da baş ucumda olur acımı azaltmak için hemen oyunlar kurardı… ama bazen katı olabiliyordu mesela sırtında taşıdıktan sonra “hadi bakalım sıra sende “ diyip minik omuzlarıma yüklenir kahkahalar atardı.. o an hep güçlü olup onu omuzlarımda taşımak isterdim..
..büyüdüm, oda yaşlandı hiç bir şey değişmedi hala oyun oynuyoruz.
Yine hasta olduğum da başucumda bana güç veriyor.
Büyüdük ya oyunlarımızda büyüdü, dizlerinde takla atamıyorum, omuzlarına da çıkamıyorum.. artık en büyük keyfim tam bir köşede uyuklarken ensesinden tutup odanın ortasına çıkartıp onunla güreş tutmak kahkahalarla yere yığılmasını izlemek..
..artık çok büyük hemen yoruluyor hemen pes ediyor..
…ama hala koca göbeğine yatabiliyorum.. sadece şöyle bir fark var küçükken daha çok göbeğinde oturuyordum şimdi sadece yatabiliyorum..
Ayaklarının üstüne çıkartıp odadan odaya hiç yorulmadan “aslında yorulup çaktırmayan” penguen yürüyüşü yaptıran koca adam.. Saçlarımı senin için uzatıyorum koca göbeğine yattığımda istediğin gibi sev, oyna diye. Küçükken tarayıp örmeyi şimdide koklamayı seviyorsun.. gözlerinden hiç yaş akmasın, oyun oynarken o oluşan tebessüm olsun yüzünde… seni çok seviyorum koca oyun arkadaşım..
…sana güç veren asıl kadını da çok seviyorum..
Funda Karataş
24/10/10
Baba’m
26 Ekim 2010 Salı
..kırmızı çaput
..kırmızı çaput
Derin bi nefes alıyorum ve gözlerimi kapatıyorum...
Kos kocaman dallarında rengarenk çaputları olan ağaca doğru yürüyorum bir dilek dileyip 'kırmızı' çaputumu bağlıyorum...
............... o ..................
Dev dilek ağacımın çaputlarını sallayan rüzgar!!
Kırmızı çaputumu alıp gökyüzünün özgürlüğüne kavuşturur musun?
Funda Karatas
19.07.2010
13 Ekim 2010 Çarşamba
..ördüğü kelimerlin üzerindeki cambaz
..camdan süzülen yağmur damlalarını, rüzgar estikçe ağacın dallarından savrulan sararmış yaprakları izliyorum..!
Şahit olmak istedim!
..düşen her yağmur damlasına.. dinlemek istedim hikayelerini. Elimi uzattım, avucumda şaşkın bir yağmur damlası.. nefes nefese! Anlatacak hikayeleri vardı..
..hepsini kulağıma fısıldadı ve .. “hepsi sır!” dedi.
İçime gizledi tüm hikayelerini.
Funda Karataş
13/10/2010
11 Ekim 2010 Pazartesi
..küçük kadın
Küçük kadın..
Zaman o kadar hızla ilerliyor ki..
... zaman hızla ilerleyen bir tren, küçük kadın da içinde bir yolcu.. kafasını camdan dışarı çıkarmış direkleri sayan, sonradan sayıları karıştıran şaşkın bir çocuk sanki..
Ne olursa olsun küçük kadın mutlu.. istediği hikayenin içinde..
..istediği filmi çekiyor!
Küçük kadın;
.. deniz kenarında çimlere uzanıp iç içe girmiş bulutların oluşturduğu film karelerini izlerken.. bir an gözlerini kapatıp kendi filmini izlemeye başladı.. zamanın ne kadar hızla ilerlediğini ve hayatında ne kadar çok şeyin değiştiğini ve büyüdüğünü gördü..
Yeni bir yerde yeni bir hayatın ve hikayenin içinde küçük kadın.. meraklı, şaşkın..
..ve mutlu!
..filminde o kadar çok karakter vardı ki artık.. bazı karakterler korkuttu bazı karakterlere sımsıkı sarılmak istedi..
Filminin devamını merak ediyor küçük kadın..
Gözlerini açtı.. derin bir nefes alarak denizin kokusunu içine doldurdu..
..daha sonra,
Çantasının içinde ki kırmızı balonları çıkardı.. Her şişirdiği balonun içine bir dilek doldurdu ve teker teker gökyüzüne saldı..
..gökyüzünde, içi küçük kadının dilekleriyle dolu olan kırmızı balonlar uçuşmaya başladı.. küçük kadın olduğu yerden kalkıp kafasını kaldırdı ve uçuşan balonlara baktı.. hepsinin bir gün gerçekleşeceğinden emin bir şekilde ilerlemeye başladı..
Küçük kadın umutlu…
Zaman o kadar hızla ilerliyor ki..
... zaman hızla ilerleyen bir tren, küçük kadın da içinde bir yolcu.. kafasını camdan dışarı çıkarmış direkleri sayan, sonradan sayıları karıştıran şaşkın bir çocuk sanki..
Ne olursa olsun küçük kadın mutlu.. istediği hikayenin içinde..
..istediği filmi çekiyor!
Küçük kadın;
.. deniz kenarında çimlere uzanıp iç içe girmiş bulutların oluşturduğu film karelerini izlerken.. bir an gözlerini kapatıp kendi filmini izlemeye başladı.. zamanın ne kadar hızla ilerlediğini ve hayatında ne kadar çok şeyin değiştiğini ve büyüdüğünü gördü..
Yeni bir yerde yeni bir hayatın ve hikayenin içinde küçük kadın.. meraklı, şaşkın..
..ve mutlu!
..filminde o kadar çok karakter vardı ki artık.. bazı karakterler korkuttu bazı karakterlere sımsıkı sarılmak istedi..
Filminin devamını merak ediyor küçük kadın..
Gözlerini açtı.. derin bir nefes alarak denizin kokusunu içine doldurdu..
..daha sonra,
Çantasının içinde ki kırmızı balonları çıkardı.. Her şişirdiği balonun içine bir dilek doldurdu ve teker teker gökyüzüne saldı..
..gökyüzünde, içi küçük kadının dilekleriyle dolu olan kırmızı balonlar uçuşmaya başladı.. küçük kadın olduğu yerden kalkıp kafasını kaldırdı ve uçuşan balonlara baktı.. hepsinin bir gün gerçekleşeceğinden emin bir şekilde ilerlemeye başladı..
Küçük kadın umutlu…
Funda Karataş
07/10/2010
..korkusuz kaptanlar
..korkusuz kaptanlar
Siyah koca bulutlarla yavaş bir yürüyüş..
..birşeyler anlatıyorum. yıldızlar elimden tuttu, ay ışığı da tebessümüm oldu.. İlerledim, deniz beyaz dalgalarıyla kokusunu yolladı ve kulağıma fısıldadı..” Biraz daha kal! Anlatmaya devam et.”. dedi. Anlatmaya devam ettim.. Korkusuz kaptanları anlattım..
Sokak ışığının altında toplanmış heyecanla birbirlerine hikayeler anlatan kaptanları.. o kadar hararetli konuşuyorlardı ki merak ettim hikayelerini.. bu saatte korkmuyorlar mı diye düşünmeden de edemedim ve tebessümümle hikayelerini böldüm..
“Ne yapıyorsunuz burada? Korkmuyor musunuz..” dedim. Onlarda,
“ Oo ne yaptın Funda abla bizler korkusuz kaptanlarız bir şey olur mu hiç..”dediler..
Gülümsedim..
Keyiflerini daha fazla bozmadan ayrılmak istedim yanlarından.. ama bir an için onlarla o soluk ışığın altında oturmak ve hikayelerine ortak olmak istedim.. beklide korkusuz kaptan olmak istemişimdir! ..ama tebessümü mü bırakabildim sadece..
Onlar korkusuz kaptanlardı.. sokakların renkleri ve sesleriydi.. Bir zamanlar bende bir renk ve sestim peki onlar gibi korkusuz bir kaptan mıydım..
Korkusuz kaptan değildim...
.. yıldızlar ellerimi bırakmadı, rüzgar sırtımı sıvazladı ve deniz kokusu da sımsıkı sarıldı..
Siyah koca bulutlarla yavaş bir yürüyüş..
..birşeyler anlatıyorum. yıldızlar elimden tuttu, ay ışığı da tebessümüm oldu.. İlerledim, deniz beyaz dalgalarıyla kokusunu yolladı ve kulağıma fısıldadı..” Biraz daha kal! Anlatmaya devam et.”. dedi. Anlatmaya devam ettim.. Korkusuz kaptanları anlattım..
Sokak ışığının altında toplanmış heyecanla birbirlerine hikayeler anlatan kaptanları.. o kadar hararetli konuşuyorlardı ki merak ettim hikayelerini.. bu saatte korkmuyorlar mı diye düşünmeden de edemedim ve tebessümümle hikayelerini böldüm..
“Ne yapıyorsunuz burada? Korkmuyor musunuz..” dedim. Onlarda,
“ Oo ne yaptın Funda abla bizler korkusuz kaptanlarız bir şey olur mu hiç..”dediler..
Gülümsedim..
Keyiflerini daha fazla bozmadan ayrılmak istedim yanlarından.. ama bir an için onlarla o soluk ışığın altında oturmak ve hikayelerine ortak olmak istedim.. beklide korkusuz kaptan olmak istemişimdir! ..ama tebessümü mü bırakabildim sadece..
Onlar korkusuz kaptanlardı.. sokakların renkleri ve sesleriydi.. Bir zamanlar bende bir renk ve sestim peki onlar gibi korkusuz bir kaptan mıydım..
Korkusuz kaptan değildim...
.. yıldızlar ellerimi bırakmadı, rüzgar sırtımı sıvazladı ve deniz kokusu da sımsıkı sarıldı..
Funda Karataş
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)